24 Aralık 2010 Cuma

here comes the rain again. .


Ne zaman ki yazmaya oturdum ben bu bilgisayar başına, lal oluyor parmakuçlarım.

Sana anlatacak neler biriktirdim oysa, tam 24 yıllık.

Hüzünle kaplanmış bir kitabım son zamanlarda. Hüznümün rengi teninden, her satırım gözlerinden. .

Beni hep terkettiler. Ve ne vakit terkedilsem hüznüm rengini aldı teninin. İçimde koca bir boşluktu özlem, sen yoktun. Olmasaydın zaten, tamamen sana bulanmışken hele, bir de varlığını kaldıramazdı yüreciğim sanırım. Neyse boşver. .

Kısa bahanelerle son verdim aşklarıma ben. 'Sen çok iyisin ben seni üzerim'le giriş yaptı kimileri hiç başlamamışlığa, ayrılıkla son verecekken.

'içinde kötülük var senin, benim hayalimdeki kızın içi tamamen sevgiyle dolu olmalı'yla gelen sonlar da vardı. belki en çok koyan buydu bana. o da ne demekse. .

'Gel' diyemiyorum nicedir. Ne vakit içimden dualar etsem 'gelsin' diye, hıçkırık düğümleniyor, ağlayamamak çok acı. 'Gel' diyemem ben, diyemem işte.

En çok üşüdüğüm demdir bu. Düşündüğüm olmalıydı beni oyalayan, aklım karışmalıydı oysa sık sık. 'Aşık mısın kızıım neden duymuyosun' diyenler olmalıydı etrafımda. Sarılmak haz vermeliydi bana, bir koku içimi titretmeliydi. Bunca korkmalarım boşa çıkmalıydı her seferinde. Şaşırtmalıydı bana olan sevgisi, hiç olmamışlar yüzünden!

Sarsaydın beni karanlığına. Yalnızlığınla vursaydın, parçalasaydın yeryüzümü. Yer yarılsaydı da içine düşseydik keşke. Bu kadar iyi olmasaydım sana karşı ve bu kadar içi kara kız olmasaydım. Ben ne kadar seviyorsam, o kadar sevseydin beni.

Gel diyebilseydim

gelseydin.

hiç gitmeseydin!

sevmiyorum yağmurları artık. içim dışım toz duman!

gel de bir anlamı olsun fırtınaların. şimşekler yaralanmasın kelebeklerimin kanatlarını.

gel! ne olur. .

2 Aralık 2010 Perşembe

dipsiz


tukenmek bilmez isteklerle donattigimda icerimde bi yerleri, farkina vardim hayatin kisaliginin.

yetisemiyorum cok seye.

sevmelere vakit ayiramiyorum ne zamandir. kardesimin parmakuclari soguktu bu aksam... eve donerken farkettigimde, onu opmek icin cok gecti belki de.

annem cok yorulmustu. karnimi doyurmak icin bana ayirdigi tabaklar fisildadiginda, hadi ben de yardim edeyim demek de cok gec gelen yardimlardandi.

babam son sigarayi yakarken yine 5. sigarasiydi o tabii ki. fazla icmedi, hep 5 icer. neden 5 ise, o sebeple!

aktiginda canimi yakan gozyaslari vardi dostumun yanaklarinda. sadece basina bi is geldiginde kapima gelen, veyahut, sadece dustugunde beni arayanlardan nefret etmek icin de cok gec kalmistim, o yuzden onlari da sevmeye karar verdim. oyle sevecektim onlari da; Apo'nun gozleri bozulmustu, bozuk gozlerini sevmeye karar verdim. Asli bazen mutsuzdu, bazen yalniz; ama cogu zaman anne. onu Demir'le sevmeye basladim. sevgisi ikiye katlanip, yariya bolundu. Esra'nin seanslari cok yogundu, ya da Bilge'nin hayati, onlari yogun sevmeye karar verdim. Gamze asik olamiyordu, sonsuz nadastaydi yuregi, onu oyle seviyordum, kimsesiz. Hatice, "ozgur" kizdi. onu oyle sevdim. Derya uzak kalmisti, epey, onu uzaktan sevdim. Fatma hepimizden once nisanlanmisti, cok seviyor, seviliyordu ve apandisini aldirmisti, onu da oyle sevdim. apandistsiz. .

otesi yok.

tastamamim iste, saymadigim onlarca dostum var benim. hepsinin bi yeri eksik kaldi, hepsinin bi yeri fazla kendine gore. ama tek ortak yanlari var, hayatlarinda ben varim ve ben onlari olduklari gibi seviyorum.

karsilik beklemeden; ama daha cok sevmelerini isteyerek. daha cok deger gormek isteyerek, daha cok yakinimda olmalarini isteyerek!

hep bi yerlerde izim kaldi. hepinize bi parcami kattim isteyerek!

hic pisman degilim.

yine olsa yine yaparim!

ismini sayamadigim dostluklarima

cheers!

Önemli!

Bu blog tamamen islami usüllere göre yapılmıştır.
Yapımda ve yönetimde hiç bir domuzun emeği geçmemiştir. .