24 Aralık 2010 Cuma

here comes the rain again. .


Ne zaman ki yazmaya oturdum ben bu bilgisayar başına, lal oluyor parmakuçlarım.

Sana anlatacak neler biriktirdim oysa, tam 24 yıllık.

Hüzünle kaplanmış bir kitabım son zamanlarda. Hüznümün rengi teninden, her satırım gözlerinden. .

Beni hep terkettiler. Ve ne vakit terkedilsem hüznüm rengini aldı teninin. İçimde koca bir boşluktu özlem, sen yoktun. Olmasaydın zaten, tamamen sana bulanmışken hele, bir de varlığını kaldıramazdı yüreciğim sanırım. Neyse boşver. .

Kısa bahanelerle son verdim aşklarıma ben. 'Sen çok iyisin ben seni üzerim'le giriş yaptı kimileri hiç başlamamışlığa, ayrılıkla son verecekken.

'içinde kötülük var senin, benim hayalimdeki kızın içi tamamen sevgiyle dolu olmalı'yla gelen sonlar da vardı. belki en çok koyan buydu bana. o da ne demekse. .

'Gel' diyemiyorum nicedir. Ne vakit içimden dualar etsem 'gelsin' diye, hıçkırık düğümleniyor, ağlayamamak çok acı. 'Gel' diyemem ben, diyemem işte.

En çok üşüdüğüm demdir bu. Düşündüğüm olmalıydı beni oyalayan, aklım karışmalıydı oysa sık sık. 'Aşık mısın kızıım neden duymuyosun' diyenler olmalıydı etrafımda. Sarılmak haz vermeliydi bana, bir koku içimi titretmeliydi. Bunca korkmalarım boşa çıkmalıydı her seferinde. Şaşırtmalıydı bana olan sevgisi, hiç olmamışlar yüzünden!

Sarsaydın beni karanlığına. Yalnızlığınla vursaydın, parçalasaydın yeryüzümü. Yer yarılsaydı da içine düşseydik keşke. Bu kadar iyi olmasaydım sana karşı ve bu kadar içi kara kız olmasaydım. Ben ne kadar seviyorsam, o kadar sevseydin beni.

Gel diyebilseydim

gelseydin.

hiç gitmeseydin!

sevmiyorum yağmurları artık. içim dışım toz duman!

gel de bir anlamı olsun fırtınaların. şimşekler yaralanmasın kelebeklerimin kanatlarını.

gel! ne olur. .

2 Aralık 2010 Perşembe

dipsiz


tukenmek bilmez isteklerle donattigimda icerimde bi yerleri, farkina vardim hayatin kisaliginin.

yetisemiyorum cok seye.

sevmelere vakit ayiramiyorum ne zamandir. kardesimin parmakuclari soguktu bu aksam... eve donerken farkettigimde, onu opmek icin cok gecti belki de.

annem cok yorulmustu. karnimi doyurmak icin bana ayirdigi tabaklar fisildadiginda, hadi ben de yardim edeyim demek de cok gec gelen yardimlardandi.

babam son sigarayi yakarken yine 5. sigarasiydi o tabii ki. fazla icmedi, hep 5 icer. neden 5 ise, o sebeple!

aktiginda canimi yakan gozyaslari vardi dostumun yanaklarinda. sadece basina bi is geldiginde kapima gelen, veyahut, sadece dustugunde beni arayanlardan nefret etmek icin de cok gec kalmistim, o yuzden onlari da sevmeye karar verdim. oyle sevecektim onlari da; Apo'nun gozleri bozulmustu, bozuk gozlerini sevmeye karar verdim. Asli bazen mutsuzdu, bazen yalniz; ama cogu zaman anne. onu Demir'le sevmeye basladim. sevgisi ikiye katlanip, yariya bolundu. Esra'nin seanslari cok yogundu, ya da Bilge'nin hayati, onlari yogun sevmeye karar verdim. Gamze asik olamiyordu, sonsuz nadastaydi yuregi, onu oyle seviyordum, kimsesiz. Hatice, "ozgur" kizdi. onu oyle sevdim. Derya uzak kalmisti, epey, onu uzaktan sevdim. Fatma hepimizden once nisanlanmisti, cok seviyor, seviliyordu ve apandisini aldirmisti, onu da oyle sevdim. apandistsiz. .

otesi yok.

tastamamim iste, saymadigim onlarca dostum var benim. hepsinin bi yeri eksik kaldi, hepsinin bi yeri fazla kendine gore. ama tek ortak yanlari var, hayatlarinda ben varim ve ben onlari olduklari gibi seviyorum.

karsilik beklemeden; ama daha cok sevmelerini isteyerek. daha cok deger gormek isteyerek, daha cok yakinimda olmalarini isteyerek!

hep bi yerlerde izim kaldi. hepinize bi parcami kattim isteyerek!

hic pisman degilim.

yine olsa yine yaparim!

ismini sayamadigim dostluklarima

cheers!

2 Kasım 2010 Salı

hangi ayda aşk başkaydı sahi?

zamana ihtiyacım oluyor sık sık.

yazabilmek bile zamanımı gaspediyor nicedir. toparlayamadığım düşünceler bir bir geçiyor içerimden, uzuyor, eğriliyor, ters dönüyor bir türlü düzelmiyor.

düştüğünde kanayan dizine eliyle dokunup kanı görünce bağırarak anneni çağıran safi küçük dostların kalmaz yanında büyürsen. büyürsen sabredemez sorularına kimseler. sen büyürsen büyür yollar, ayakkabıların büyür. sorunlar, sorumluluklar büyür. yapma!

bi süre sonra sıkışır hayatın iki cümlelik özetlere.

sıkıştığın köşende bi yumruk da sen sallarsın hayata. hep boşa denk gelir. .

kurduğun hayaller düzene yenik düştükçe daha da hırslanırsın boşa gideceğini bile bile.

hayat beni çok farklı yerlere fırlattı her defasında, en sevdiklerimi benden en uzaklara yolladı bilerek. eminim!

yine de kızmıyorum artık kimselere. yanımda olmasını en çok istediğim vakitlerde yanımda olmayışlarına dostlarımın, kurduğum hayallerin suya düşmesine. ne bileyim ben büyüdüm sanırım. hayal kurmuyorum!

tamam kuruyorum hala, ama hiç umrumda değil, suya düşerse; yenisini hayal ederim. sonra devam eder böyle. hayat benim değil mi?

bi yerlerdeyim ben. bilirsin, seni bekliyorum ve adın falımda çıkıyor, umrumda mı sanıyorsun? nasılsa bi gün bi yerlerden çıkıp geleceksin benim çabalamam boşa çünkü.

mutsuzum evet. mutsuzluk garip bir duygu çünkü. işe giderken koşar adım gidiyor ve sabahları gülümseyerek uyanıyordum çok değil bi kaç hafta öncesine kadar, şimdi geçti o. bu mutsuzluk! öyle mi?

müzik dinlerken dalıp gidiyorum bi yerlere. bazı şarkıların sonu nasıl bilmiyorum hala. her defasında bu kez sonuna kadar kendimi vereceğim diyorum ama bi bakıyorum başka şarkıdayım yine. olmuyor! zorlamıyorum. . bu mutsuzluk!

yapmak istediğim çok şey var; ama hiç birine odaklanamıyor hiç birine başlayamıyorum! istesem zaman yaratabilirim hepsine... oysa istemiyorum! ama aslında istiyorum... opf! bu da mutsuzluk!

'he' diyemiyorum kimseye. hiç bişeyden emin olamıyor, hiç kimselere güvenemiyorum. bu mutsuzluk. .

anlamını bilmediğin kelimelerin neyi ifade ettiğini öğrendiğinde cümle içinde kullanırsan aklında kalıcı olur.

bu gün ki ödevin bu olsun;

bana bi şarkı yaz ve adı da 'kasımda aşk başkadır' olsun.

sonra şarkıda adım geçsin.

mutsuzluk...

12 Eylül 2010 Pazar

gidin basimdan!


git basimdan sevgili...

defalarca yaraladin sen icerimde bi yerleri. hep ayni yere vurdun, hep ayni yeri buldun.

yazdim...

cok yazdim ben de, okudun mu, okuyor musun? hic umrunda oldu mu?

yapma sevgili...

dokunma! batiyor tenin. baska parmakizleri varken dudaklarinda... kanarim seni her opmeye calistigimda! yapma...

sorma sevgili...

senden once nasilsa hayatim, doner bulurum ben eski yerimi. dokunmaz bana ayriliklar, kimsesiz kalmalar. aglayarak yazilmis bi kac satir olursun omrumde. bilmezler icerimden kan damladigini, kimseler sormaz seni bana. sen de sorma! ben iyiyim.

git basimdan sevgili. . .

hayaller doldurdum ben cantama. gitmeye korktugum uzakliklar var. kalmaya cesaret edemedigim yakinlar. kopsun artik icimdeki her neyse. sen de git basimdan artik.

zorla olmaz. zorla sevilmez! ben defalarca geldim, sen git!

ben gitmelerde iyi olamadim, gondermek benim isim!

silerim seni de! canim acimaz! hem yoktun ki zaten, olmadin ki! neden acisin icim seni de yolcu ederken? nelere dayandim ben... neleri unuttum!

sana mi kaldi omrumun yarisini paylasmak! ! ?

git basimdan!

yalvaririm....................

18 Temmuz 2010 Pazar

basimi omzuna yaslayacagim... elimi tut!


derin yaralarim olsun artik benim de. silinmeyecek kadar derin yaralar...

unutmak istemiyorum! unutamayacagim seyler olsun hayatimda, uzsun beni ayriliklar! cok seveyim de, giderse diye korkudan ne yapacagimi sasirayim misal...

boyle huzunlu ezgilerde ezilsin icerimde bi yerler... gozumun onunde belirecek suretler olsun...

ah simdi nerelerdedir dedigim insan evlatlari da olsun! beni merak ettigini dusunup arayabilecegim kadar yakin olsun.

hayat bana neler verdi, neler aldi, neler olmaliydi. kurdugum cumleler bile degismedi uzun zamandir. garip bi dongu icine SIKISMIS ve bu dongudeki rolumu coktan kabullenmisim. eskiden yazilarim daha cok ucnokta ihtiva ederlerdi, daha cok anlamlar yuklemeye calisir, bocalardim!

kelime haznem bir hazineydi. beni en cok edebiyat hocalarim sevdi!

sarki soylemek istiyorum, ya da bir fotograf karesine sikistirdigim bir kahramanim olsun istiyorum. bu yaziyi birilerine okusam da olur. ya da yaptigim bi tabloyu cok begensin biri.

karmasamdan uzaklasir uzaklasmaz, karmasadan uzaklastirdigim cumlelerle yazmaya gelecegim. eteklerimde seker kokusu, dudaklarim pembe, gozpinarlarim masmavi. .

rengine alistigim dostluklar da elendi cok onceleri... salt ben cabalarsam yolunda giden bi hayat bu. ama ben yoruldum!

sahi, basimi omzuna yaslasam?

azcik?

nolur...

14 Haziran 2010 Pazartesi

icimdeki kelebekler


Anlatacak ne de cok sey var sana dost... Ne de cok sey biriktirmis yuregim meger, attigim adimi sana anlatmak istedim. . daha anlatmadigim cok seyi bir bir siralamak istedim, 24 yili harf harf, hece hece anlatmak... uyuyarak bosa gecirmisim ben zamanimi. dolu dolu yasamaliymisiz meger, "kiz daha ne yapacaktik" diyerek gozlerini kisip guldugunu goruyorum, daha da dolu yasasaymisiz keske be Es! Geceleri gelip, "sana sarilarak uyuyabilir miyim Pinarcim?" dedigin zamanlarda, donup sirtimi yatmasaymisim keske. Odan sogukken, odama tasindiginda "ne zaman gideceksin insallah?" diye her saniye sormasaymisim da, ikimiz hep ayni odada kalsaymisiz keske!

Seni satirlara sigdiramam ben zorlama! yani ben zorlamayim... neyse! cok ozledim! biliyor musun? :((

gulucuklerimizi ozledim cokca, bir araya geldigimizde hayati s*klemedigimiz anlari :)) bi de ayni anda, ayni seyleri yapmayi! :)) senden ciddi ciddi korkmaya baslamistim bi ara. insan ayni anda uyanip, yataginda ayni dakika oyalanip, ayni anda odasinin kapisini acar mi yahu? ya da durup dururken ayni sarkiya hic alakasiz bi yerden, ayni anda baslar mi? ya da biri soru sordugunda ayni anda, ayni cevaplari verir mi? korkuyorum senden, bak aklima geldi! brr!

Satirlara sigdiramayacagim kadar buyuk dostluklari, seslerini duydugumda yuregimden sevgilerinin tastigi candostlari ozluyorum blog!

onca guzel paylasilmisliklari sigdirdim yuregimin bi kosesine. kirildimsa unuttum, sarilmaksa maksat, candan cigerden sarildim! donerken, yine bi tatilmis gibi geldi... yine donecektik nasilsa, yine bulusacagimiz yer okul bahcesindeki o minik tabureler olacakti elbette! baska sansimiz mi vardi?

Liseden bozma okulumu da ozledim... Sorularima beni tatmin edecek cevaplari vermeyen Ozlem hocayi da :)) Kantinde inadina o Turk Bayragi asili masaya oturmayi ozledim... Tehlikeli sularda yuzmekten korkmayip, bi karincayi ezdim diye hayiflanmayi ozledim. Konserleri, yagmur altinda gec saatte sokakta afis asmayi ozledim.

Kavga ayiracagim derken dayak yedigim ani... Yurtta gece yarisi baslayan gurultuleri (tam da bu noktada Cansucuguma kocaman opucuk :)) ) calamadigim akorlar icin Gencer'den isittigim azarlari ( :$ ) iyi caldim diye onun gitarini almayi... yurudugum onca yolu ve o yollarda ettigimiz muhabbetleri... Gece eve donerken korkudan bi hisimla eve kosmayi ( ne geceydi yaaa :D ).. Evde yalniz kalan Bilge'yi korkutmayi... Dersleri, sinavlari... en cok finalleri ve sonunda notlara heyecanla bakmayi... Yaptigimiz yemekleri, gecirdigimiz yilbasi eglencelerini, tiyatrolari filmleri... hep birlikte izledigimiz dizileri... bi agizdan soyledigimiz sarkilari... yaptigimiz borekleri... ust komsulari... Halil'i en cok... okuzun onde gideni ev sahibimizi... yagmurlari ve o inanilmaz sicak havalari... buzz kestiren sogugunu Afyon'un... Sucuk partilerini :)) Kurtulus Savasi'ndan kalma Hidirlik Tepesi'ni... Girik havayi, dernegin kapisini... Aydin abinin sesini.. Selcuk'un ibretlik ibadetlerini... dostlarimi, dusmanlarimi... komsu cocuklarini....

neyi sayayim ki...

hepinizi cok ozledim, herseyi cok ozledim!

ne olur, yokolmayin! ruya gibi gelmesin! ben buyurken, hayat da buyumesin! hayat unutturmasin hic birini ne olur!

hepinizi ayri ayri cok seviyorum!

19 Mayıs 2010 Çarşamba

karmastirdim...


binlerce sesin arasindan sectim sesini.

tanimlanmasi zor cumlelerdi sana sarfettigim. zor kelimeler olmaliydi hayatta ve zor yasamlar. birlestirdiginde ele avuca sigmaz asklari tanimlamaliydi belli ki seni anlatmak.

ismini susleyerek seslenmek sana. . boyle mi olur sevmek, yoksa benlik bi mazeret mi icimde bu denli cok duygunun yasanmasi?

karistirma simdi... hic birimizi karistirma birbirine.

eskiyi restore et, yikiklarini duzelt... dolgular yap kalbinin catlaklarina, yine gidenlerden kalmis parcalarinla.

beni koyma bosluklarina, dolduramam!

ben sevmeye yararim, sevilmeye. . gulmek de guzeldir benimle, gulmeye yararim ben.

iyi arkadasimdir her daim, "once gelsem daha iyi" olurum! hep ama!

yanlis zaman insaniyim, bu sebeple bulasmam sana. bu sebeple gec kalislarim, secemiyorum zamani.

ne sarki soyleyebilirim dogru duzgun, ne de ney calabilirim. sesimi duydugunda tanirsin belki, belki kiskanirsin sesimi baska seslere karisirsa. belki insaniyim ben. belki sen, belki ben...

yazilarimin tadi kacti ne zamandir, meze ettigim sarkilar hep eski. biseylerden yoruldum; ama biseylerden yalnizca.

oysa sana sarilarak uyuyacaktim bu gece...

ve bunu da bil; ben her sabah erkenden uyanip, seni seviyorum!

22 Nisan 2010 Perşembe

daha agir olmaliydi bu yazi! daha acitici!


onlarca kez yazilip silinen bir yaziydi bu eni sonu.

ayri ayri isimlere ithafen ustelik. okudukca icinde kendini bulacaksin belki kimbilir. belki oha diyeceksin, ne diyo bu kiz! hic biri umrumda degil yapilan yorumlarin. sen de umrumda olmadin hic, duydun mu? olmamaliydin cunku, agir geliyor artik!

ne icin savasiyorum ben?

neden her sabah uyandigimda uzerime demirden zirhlar gecirmek zorundayim?

agir geliyor artik, anlamiyorsun. . . onlarca agirligin altinda eziliyorum, dokunma. dokunma, kaniyorum her defasinda. kendime sorup, kendimde ariyorum cevaplari. hic kimsenin bilmedigi mahremlerde kaybettin beni. dost demek zor anlamadin, anlamazsin.

sevgilin rolunde atlamazsam sahneye eger, basrole baska isimler yazarsin. hic savunmasiz uzanirim sana dogru, "ego" budur ya, orali olmazsin.

tutma ellerimi.

oksuz kalmisligin sogugu dokunmaz bana, dostsuz kalmisligim hic olmadi sukurler olsun.

sen olmadan da yasiyordum ben bu hayatta. sen olmadan da, onlarca arkadasim vardi, okul bahcelerinde yalniz oturmak istemisligim, ama hic becerememisliklerim...

kisiligi olmayan yuzlercesi ezip gecti bahcemi. yine toparlanir, yine cayir cimene doner sarilarim...

oysa silkelenmelisin. kendine gelmelisin! beni bilmeden, benden "yurek" istememelisin.

incinirim...

heh, kimin umrunda ki sanki!

acikca yazmaya kalktim, onlarca cumle birikti. susmaya calistim, icimden tasip geldi:

art niyetlilerden, benimle "sevgili" olmak icin konusanlardan, "sensiz yasayamam, seni nice sevdigimi bilemezsin" deyip de o buyuk sevgisini kiz arkadasiyla el ele karsimdan gecerek gosterenlerden-ki buna artik sanal ortamda foto yuklemek de eklendi- beni umursamiyor gibi gorunup canimi yakmak isteyenlerden ve hepinizden tiksiniyorum!

arkadasligi kutsadim bu gece. bi skimden anlamayan, oturup muhabbet etmeyecegim adamlara gulumsedik diye beni ters koseye getirmek isteyen hepinizi de lanetledim.

sabah uyandiginizda mutsuzluk saracak yureginizin ceperlerini. attiginiz her adimda adimi duyumsayacak ve kendinizden tiksineceksiniz...

tipki benim sizden tiksindigim gibi...

yol olur...

Pinar!

4 Nisan 2010 Pazar

yokluk hali


duygularımı kaybettiğimin farkındayım uzun zamandır. ellerimi boşluğa her uzattığımda içimde kanayan bi yara yok. sen yoksun!

insanlardan nefret etmeyi öğrendiğimde çok da küçük sayılmazdım oysa. önce yürümeyi öğrendim, sonra nefret etmeyi! ayakta kalabilmekse yaptığım en olgun davranıştı, sen bilmezsin...

bahsi geçen 'sen'ler hayatımın hangi dönemine ait bilmiyorum, bilmek de istemiyorum belki de. bu da öyle bir yazı olsun...

yazmayalı uzun süre olmuş.. parmaklarım birbirine dolandı ve bu yazı SATURNUS All Alone dinlenirken yazıldı.

yok şimdi.

bulantım yok misal. sanırım çok sevgili bakterilerim benden vazgeçmek üzere... ne üzücüü! yalnızlığımı anlatabileceğim biri de yok. yalnızlık da yok. garip değil mi? ama bunu bana sorabilecek bri de yok.

yazılarımı her sabah okuduğum 'can dostlar' da yok son zamanlarda. bambaşka yürekler, bambaşka nefesler var etrafımda. büyük ve bi o kadar küçük...

küçüklüğümde biriktirdiğim 'şıp sevdi' sakızlarının o çok sevdiğim karikatürleri de yok artık ceplerimde. annem hala onlarla uğraşsa çıldırırdı sanırım.

eskiye ait yeni şeyler var. bi kaç fotoğraf karesi belki, kendimi bulmakta zorlandığım... o kadar!

var olan herşeyi birbir tükettiğimdendir belki bu yokluk hali.

sen bana bakma, her kimsen! canımı sıkan herşeye karşı göğüs gerip yoksayabilmeyi becerdim ben, bi bu aptal yazılardaki 'sen' karakterini yoksayamadım!

olmasan daha güzel belki...

yazılarımın 'sen' kısmına her kimi yerleştirmeye çalışsam üzerine bol geldi.

sanırım olmayışının sağlam hayranlarından biriyim ben! olsan çok da umrumda değil.. nasılsa yokedebilirim ben seni.

son sözüm de bu olsun o vakit:

'ben nasıl yok olurum anlayamıyorum: dünya yokolabilir belki.

pinartje

6 Mart 2010 Cumartesi

yeter artik, yeter gonul! feryad et!

uzaklarda biraktim ben seni. ne kadar geldinse, o kadar uzaklastin benden. bi o kadar ozledim seni, bi o kadar nefret buyuttum yuregimde. bi o kadar sevgi!

sesini her duydugumda yuregimde kopan firtinalari dinlettim dostlara. kizdilar belki, onlar da benden nefret etti! sana kapilmisti yurecigim cunku.

nerdeydim, neydim, kimdim sen soyle!

nasil oldu da bunca bagladim umutlari sana, nasil oldu da "he" dedi icim?

adimi sen koymaliydin oysa, senin adini soyleyenler beni de anmis olmaliydi.

farki var mi?

yok ol!

29 Ocak 2010 Cuma

hayatimda yer alan herkesi ilgilendiren yazi


belki de bi ozelestiri bu.

kimlik sorgusu... "ait" olmak ve "benlik" kavgasi icinde sıkışıp kalmisligin verdigi bir bunalti da olabilir bu okuduktan sonra karar veririz birlikte... her neyse!

oturup sohbet edebilecek bir konu bulamayacagim insanlara dahi kendilerini "ben"den ustun hissetmelerini saglayabilmek gibi bir yetenegim var benim. sonrasinda husrana ugruyorum lakin bu durumdan hemen sonra. zira bahsi gecen sahis kendini bi bok sanma suretiyle beni siklemeyip, "kirmamak" amacli davranislarimi " essah" sanip, gotu arsa degiyor. guluyorum size :)) valla!

"Seviyorum" diye yuzune hic cekinmeden soylediklerim....

seviyorum sizi evet. altinda anlam aranmayacak bi sevgi bu. -kalemimi sevdigim gibi, bi kelebegi sevdigim gibi, gitarimi sevdigim gibi, muzik calarimi sevdigim gibi belki de ornek isterseniz cogaltirim...- seviyorum sizi. derinlestirmeye calismayin, yine ben uzuluyorum. kirmamak icin cabaliyorum bu kez, sonra yine ilk paragrafta bahssettigim olay vuku buluyor. deliriyorum!
derinlik sahibi "sevmelerim" olursa, bizzat haberiniz olur bilakis...

sarilip optuklerim...

icimden geldiyse yapiyorum o an. bi kac dakika sonra sizi oldurmek de isteyebilirim, sasirmayin. ben de insanim, bi yuregim var, kendi yumrugum buyuklugunde. takdir edersiniz ki agir yukleri tartamayacak kadar kucuk kendileri... zorlamayin. sarildim optum ne olmus? itmeyin beni, cekmeyin yanaginizi... kokunuzu esirgemeyin benden ne olur ki sanki?

yolda gorup selam vermediklerim....

cok azsiniz. ama varsiniz! sevmiyor, hoslanmiyorum sizden. selam versem de basinizi ceviriyorsunuz, bozuluyorum! bu sebepledir ki olmayisiniz dunyam icin en hayirlisi. yokolun!

ailem... dostlarim... yuzunu hic gormedigim en sevdiklerim... yuzunu cok gorup hic sevmediklerim... beni hic sevmeyenler... beni cok sevenler... hepiniz icin her gece dua ediyorum... hepinizi korusun Allahim...

"her neyse"...
sanirim "deliriyorum"...
olsun yine de "guluyorum"...
hep soyledim, hep soylerim, hepinizi "seviyorum"!
"selamlar" olsun
"opuyorum"...

bak yine ayni seyler oluyor...

sanirim "bi ozelestiri bu"

susuyorum!

Pinartje

9 Ocak 2010 Cumartesi

beklemecenin sonrasi

hayat ne garip diye baslamayacagim bu kez. cunku hayat garip! hic ummadigim yerlerden ummadik guzel seyler duyabiliyor ve sonunda hayal kurmaktan bile korkuyorum ne aci.

seslenmek bazen gucume gidiyor, hadi "ol" diyebilmek bile yok insanogluna.

simdi ne yapacagimi bilmeden, bi ates cemberinde kistirilmis akrep gibi hissediyorum kendimi. nereye gitsem yine ayni donen yer.

annemin rahminde SIKISTIGIM gunku kadar ozgur olmak istiyorum yeniden.

bu SIKISTIGIM kosede hayata bi yumruk da ben sallarken hayata....

uzat ellerini dost bildigim. oyle zemheri bi demdir ki bu, sensiz adim atacak gucu bulamiyorum kendimde. dusersem orda kalirim diye korkum, oysa dusmek bize ugramaz.
uzat ellerini. . bu beklemek zormus da en zoruymus sonraki hali!

Önemli!

Bu blog tamamen islami usüllere göre yapılmıştır.
Yapımda ve yönetimde hiç bir domuzun emeği geçmemiştir. .